Yeni şeyler denemenin heyecanını, farklı dünyalara tanık olmanın mutluluğunu ya da sıradışı lezzetlerin verdiği hazzı kat be kat artırmak bizim elimizdedir.
Nitekim “paylaşmak güzeldir”
Kültür; Piedmonte’de torununa kazak ören büyükannenin motifinde, Pekin’de az sonra yuvasını kuracak genç kızın kırmızı duvağında, Münih’te heyecanla sayfaları çeviren gencin elindeki Goethe mısralarında, Rio de Jenerio’da karnaval boyu rüzgârda savrulan renkli konfetilerde, Fransa’da bisiklet turu boyunca ekranı süsleyen masalsı yollarda, Japonya’da bir iş adamının tüm çevresine nam salan onurunda, Atina’da sirtaki yapan gençlerin birbirine karışan kahkahalarında, New York’ta Broadway’e çıkma şansı yakalamış yeni aktrisin heyecanında saklıdır...
Görürsünüz, duyarsınız, ona dokunur, kokusunu içine çekersiniz. Bazen de tadına varırsınız...
Ben kültürü soframda, tabağımda, yani damağımda arayanlardanım. Bu yüzdendir ki saatlerce süren yolculuklara aldırış etmeden lezzetin peşinden koşar; “Paylaşmak güzeldir,” deyip bunu sevdiklerime anlatmaktan da büyük bir sevinç duyarım.
70’li yıllarda, henüz Almanya’da öğrenciyken, cebimde birikmiş harçlığım, yanımda da bir grup arkadaşımla arabaya doluşup civardaki şeflerin ve Avusturya, İsviçre, Fransa gibi ülkelerdeki Gault Millau şapkalı restoranların peşine düşerek başlattığım gastronomi serüvenim, bugün sanayici kimliğimin getirdiği yoğun seyahat programları sayesinde, ne mutlu ki eskisinden de renkli bir şekilde devam ediyor.
Ben de 40 yılı aşkın bir süredir edindiğim bu tecrübeyi, bir İzmirli olarak soframdan eksik etmediğim “GEVREK” ve mutfağına aşık olduğum Uzakdoğu’nun armağanı “GINGER” (zencefil) birlikteliğinden doğan “GEVREK&GINGER” isimli internet sitemde ve @gevrekandginger adlı Instagram hesabımda paylaşıyor, sizleri de bu kültüre ortak etmeye çalışıyorum.
“Gurme” sözcüğünden hiç mi hiç hoşlanmıyorum.
Nitekim ben yalnızca insanları farklı ülkelere, sofralara sürüklemek, restoran işletmecileri ve şeflerle fikir alışverişi yapmak, bilhassa yurt dışında çalışma imkânı bulamamış genç şef ve şef adaylarımıza dünyadan örnekler sunmak, gastronomi sektöründe gördüğüm yanlışları dile getirmek ve en önemlisi de son zamanlarda sosyal medyada fazlaca maruz kaldığımız “Ticari Gurmeler”in aksine, benim için ciddi bir hobi hâline gelen bu alanda kalemime sahip çıkarak, insanların güvenebileceği objektif bir rehber oluşturmayı amaçlıyorum.
Bu rehberde bazen yıldızlı restoranlar, bazen sokak arası lezzetler; kimi zaman gastronomi notları, kimi zaman ritüeller ve her daim bol köpüklü bir fincan Türk kahvesi bulacaksınız.
Keyifle okumanız ve faydalanmanız dileğiyle.
Ağız tadınız ve keyfiniz bol olsun...
Haluk ÖZYAVUZ
İletişime Geç